Günümüzdeki politik, kültürel Doğu-Batı kavramı ve tanımının, Son Tunç Çağı'nda da (Troya Savaşı'nın olduğu kabul edilen MO 1200'lerde) geçerli olup olmadığı konusunda net bir şey söylemek zordur. Ancak politik coğrafya açısından Hititler ve Mikenler arasındaki yayılmacı politikadan doğan çatışmaların; MO 1200'ler ve öncesinde Anadolu'nun batı kıyısında, yayılmacılık açısında politik bir sınır yaratmış olduğunu düşünebiliriz. Hatta Hitit arşivlerinde bulunan ve MÖ 1300'lere tarihlenen Ahhijawa'dan (Akhalar /Miken İmparatorluğu) yollanan mektup, günümüzdeki adalar sorununu anımsatacak bir politik krizin yaşandığını bize göstermiştir. İşte bütün bu tarihi arkaplan sonrasında, özellikle MÖ 5. yüzyıl sonrası tarihçileri, hükümdarları Troya Savaşı'nı bir Doğu-Batı savaşı olarak görmüş ve yorumlamıştır.
Persler, bu olayın büyük bir düşmanlığın başlangıcı olduğunu kabul etmişlerdir. Bu nedenle Kserkses, MÖ 480'de Batı'ya yaptığı seferde önce kutsal kent olarak kabul ettiği Troya'ya uğramıştır. MÖ 334'de ise Büyük İskender, Doğu seferinde aynı şeyi gerçekleştirmiştir. Gerçekten de tarihte savaşların anası olarak bilinen Troya Savaşı, Batı ile Doğu'nun birbirlerine coğrafi ve büvük bir ihtimalle kültürel anlamda en yakın olduğu yerde, Çanakkale Boğazı'nda (Dardanel), Troya'da meydana gelmiştir. Bu nedenle bu savaşı ilk Doğu-Batı Savaşı olarak kabul edebiliriz.