Troya Savaşı ile İlgili Buluntular Nelerdir?

Homeros, İlyada Destanı'nda, MÖ 730'lü yıllarda Troya ve yakın çevresini oldukça ayrıntılı bir şekilde anlatmaktadır. Özellikle Ilyada'nın 24. bölümü Troya'nın çevresi ile ilgili çok detaylı bilgiler vermektedir.

Ozan ya da ona bilgi verenler, Karamenderes Ovası'nı, artık o dönemde dolmuş olan Ege kıyısındaki eski liman koyunu (Beşik Koyu) ve Troya'dan bakıldığında oldukça net bir şekilde görülebilen Bozcaada (Tenedos), Gökçeada (Imbros) ve Semadirek (Samothrake) adaları ile (bu isimler İlyada Destanı'ndan beri değişmeden günümüze kadar ulaşmıştır) Kaz Dağları'nı (İda Dağı) dikkatli bir gözle incelemiş olmalılar. Çünkü İlyada Destanı'ndaki pek çok ayrıntı bugünkü coğrafyaya büyük oranda uymaktadır. Homeros araştırmacıları, bugünkü çevreyle böylesi örtüşen ayrıntıların, o çevreyi görmeden yazılamayacağını öne sürmektedirler. Ama aynı zamanda Troya Savaşı'nın geçtiğı destandaki kentin ayrıntıları da, Hisarlık Tepe'deki (Troya-Ilios, Wilusa, Taruisa) arkeolojik verilerle de örtüşmektedir. Bu özellikler arasında, M. Osman Korfmann kazılarında ortaya çıkartılan, kalenin dışındaki büyük bir aşağı kent, aşağı kenti çevreleyen savunma duvarı ve bu savunma duvarını çevreleyen, savaş arabalarına karşı yapılmış savunma hendeği. Ayrıca yine yeni dönem kazılarında, Troya VIIa (MÖ 1180) dönemi tabakalarındaki buluntular kentin çatışmaya (savaşa) işaret eden bir felaketle yıkıldığını bize göstermektedir. Kaleye giden yolun hemen kenarında gömülmeden bırakılmış ölüler, ok uçları, yığın halindeki, kullanmaya fırsat bulunmamış sapan taşları, kentin her yerine yayılan yangın ve yıkım izleri; bütün bunlar kaybedilmiş bir savaşa işaret etmektedir.